Türkiye’de Acil Tartışılması Gereken 5 Dijital Politika Alanı

LinkedIn

Kasım ayında TBMM’nin popüler konusu dijital finans ve vergi oldu. Türkiye için tutarlı bir Dijital Politika Gündemi oluşturulabilir mi?

İnternet’in kuruluşunun 50., Amazon’un kuruluşunun 25., Facebook’un kuruluşunun 15. yılını idrak etmiş bulunuyoruz. Dijitalleşme ekonomiyi hızla dönüştürürken, analog döneme göre yazılmış regülasyonların yeterli gelmediği, hukuk ve siyasanın teknolojik dönüşüme adapte olması gereken bir dönemdeyiz.


Dijital dünyada büyük güçlerin nüfuz alanları

Hızla gelişen bir alan olan dijital politikalara ilişkin olarak global yeknesak bir yaklaşımdan bahsetmek de mümkün değil. Dijital politikalara yaklaşımlardaki farklılıklar, daha önce yazdığım üzere, İnternet üzerinde birbirinden farklı idare edilen en az üç nüfuz olanı ortaya çıkarmış durumda:

  • Avrupa Birliği, kullanıcı haklarını, rekabeti ve kişisel verilerin korunmasını,
  • Çin, dijital dönüşümün hızlanması için devlet ve dijital şirketlerin beraber hareket etmesini ve devletin veriye erişimini,
  • Amerika Birleşik Devletleri, son zamanlarda tekelleşmeye dair endişeler yükselse de dijital teknoloji şirketlerinin veri üzerindeki egemenliğini öne çıkarıyor.

Türkiye’nin Dijital Politika Tercihi Ne Olacak?

Türkiye bu yaklaşımlar arasında hangisini seçecek? Bu yaklaşımlar arasında Türkiye’nin ekonomik ve sosyal koşullarına uygun bir denge kurulması, önümüzdeki yıllarda kalkınma yönümüzün ve hızımızın en önemli belirleyicilerinden biri olacak. Dijital politikalarımızı belirlerken çokuluslu dijital şirketlerle ilişkimizin dengeli olması lazım. Türkiye (yakın zamana kadar) hızlı büyüyen bir ülke, ama bir yandan da dünya ekonomisinin de nüfusunun da ancak yüzde birini oluşturan orta boy bir ülke. Ölçek konusu dijital ekonomi politikaları açısından gözden kaçırılmaması gereken bir parametre.

Kendi dijital girişimlerimizi teşvik etmemiz lazım. Güçlü olduğumuz birçok geleneksel sektörde dijital dönüşümün kurumsal atalet nedeniyle yerleşik oyunculardan gelmesi güç. Daha önce “D&R Neden Boğazda bir Yalı Parası Etti” başlıklı yazımda işaret ettiğim gibi, dönüşümün anahtarı yeni oyuncuların yerleşik oyuncularla birlikte çalışması olacak. Bunun önündeki kurumsal ataleti kırmak için etkin rekabeti tesis etmeye yönelik örnek uygulamalardan biri, finansal teknoloji şirketleri ile bankaların veri paylaşımını zorunlu kılan Avrupa Birliği’nin 2015’te yayınladığı ve birçok üye ülkede uygulamaya konan II numaralı Ödeme Hizmetleri Direktifi. Kendi geleneksel sektörlerini rekabete açan ülkeler, dünya çapında güçlü dijital şirketler de çıkarabiliyor. Mesela Estonya finansal hizmetleri hızla rekabete açarak dünyanın en büyük sınırötesi fon transferi startapı Transferwise’ı çıkardı, İspanya taksi çağırma sektöründe attığı adımlarla Uber’in Avrupa’daki rakibi Cabify’i çıkardı. Bunların hepsi milyar dolar seviyesinde değerlemelerde şirketler.

Dijital dönüşümün hızı, hem değişime adapte olamayıp ekonomik açıdan kaybeden kesimleri korumak, hem de yeni teknolojilerle ortaya çıkan risklere karşı durmak için önemli bir parametre. Dijital politikaların önemli amacı da dijital dönüşümün hızını kendi toplumsal koşullarımıza uygun bir seviyede tutmak olmalı. Uluslararası alandaki rekabet gücünün gerekleri ile toplumsal dönüşümün hızı arasında denge yakalamalıyız. Bu nedenle dijital politikalar hep daha az regülasyon demek değil:

  • Regüle edilmeden gelişen sosyal medya gibi alanlarda yalan haber ve dezenformasyona karşı güveni sağlayacak daha çok regülasyon,
  • Analog çağa göre finansal veya profesyonel hizmetler gibi regüle edilmiş sektörlerde ise rekabeti artırırken dönüşümün hızını toplumsal açıdan makul seviyede tutacak daha iyi regülasyonlara ihtiyaç var.

Öncelikli Dijital Politika Tartışmaları

Bu çerçeve içinde 5 ana dijital politika alanını tartışmaya başlayabiliriz:

  • Platform işlerinin regülasyonu: İnternet platformları, piyasada “görünmeyen elin” yaptığı işleri daha etkin bir şekilde yaparak, hem işlem maliyetlerini azaltıyor, hem ekonomiye katılamayan kesimlerin erişimini artırıyor. Bu platformlar çift taraflı piyasalarda çalışıp, kullanıcılar ile hizmet sağlayıcıları biraraya getiriyor. Haliyle, bu piyasaların diğerinde oluşan ağ etkileri diğerine yansıyor. Platform işlerinde etkin rekabetin tesisi ve platformlara hizmet verenlerin korunması başlıca dijital politika sorunlarından. Avrupa Birliği bu yaz yayınladığı 2019/1150 sayılı Regülasyon ile bu konuları düzenlemeye başladı. Tartışılması gereken sorulara örnekler verirsek,

Amazon’un aynı üründe hem pazar yeri hem de kendi satıcı olarak faaliyet göstermesinin rekabeti bozduğuna dair Hindistan regülasyonu ülkemiz için faydalı olur mu?

Bitaksi’nin memnun kalınmayan taksi sürücülerini sistemden çıkarabilmesine dair kurallar adil midir?

Yemeksepeti’nin restoranlardan aldığı komisyonlara, yemek kartlarındaki gibi bir sınır getirilmeli midir?

Sahibinden.com’un emlak alım satımlarında aşırı fiyatlama yaptığına dair Rekabet Kurulu kararı makul müdür?

  • Finansal ve profesyonel hizmetler gibi geleneksel olarak regüle edilen sektörlerin dijital rekabete açılması: Dijitalleşmenin dönüştürdüğü birçok sektör ya bankalar gibi yerleşik oyuncuların, veya taksiciler, mali müşavirler, noterler, gayrımenkul değerleme uzmanları gibi profesyonel meslek mensuplarının yıllardan beri kamuyla yakın çalışarak düzenlediği alanlar. Türkiye’de de tartışılması gereken birkaç soru şöyle:

Ödeme sistemleri kanununda geçen hafta yapılan değişikliklerle getirilen açık bankacılık esasları, kredi kayıt bürosu örneğinde olduğu gibi birkaç bakanın ortak olduğu yapılan üzerinden mi yoksa bağımsız girişimcilerin rekabeti ile mi hayata geçirilmelidir?

Şehiriçi ulaşım piyasasında, kullanıcıların imkanlarını artıracak, trafiği azaltacak ve güvenliği sağlayacak çözümler için optimal regülasyonlar nelerdir?

Elektrikli ve otonom araçlar, enerji, sağlık gibi sektörlerde regülatörleri bir araya getirerek regülatif belirsizlikleri önleyen menfi tespit ve muafiyet kararlarını hızlandıracak “inovasyon merkezi” veya inovatif iş fikirlerinin sınırlı sayıda kullanıcı ile denenmesini sağlayacak “regülasyon oyun alanı” gibi yapılar nasıl kurulabilir?

· Dijital güvenin tesisi: Dijital dönüşümün, kullanıcı güveni olmaksızın hiçbir sektörde gelişmesi mümkün değil. Dijital güvenin kişisel verilerin korunmasından sibergüveliğe ve dezenformasyonun önlenmesine kadar birçok boyutu var. Birkaç tartışma konusu:

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile bu kanunda örnek alınan Avrupa Birliği regülasyonundan sonra yayınlanan GDPR’a kıyasla güncellenmesi gereken unsurlar nelerdir? Türkiye Avrupa Birliği nezdinde veri transferi açısından “güvenli ülke” statüsü elde etmek için neler yapmalıdır?

Veri yerlileştirmesi hangi sektörlerde kritiktir? Kişisel ve kişisel olmayan veri ayrımı nedir? Veri yerlileştirmesi ile bulut bilişimin getirdiği esneklik ve yapay zeka algoritmalarının eğitimindeki veri ihtyacı arasında nasıl denge kurabiliriz?

Dijital medya ekosisteminde, daha önce EDAM’ın detaylarıyla araştırdığı, yalan haber ve dezenformasyona dair Facebook gibi platform şirketlerinin sorumluluğu nedir? Siyasi reklamlarda yalan unsurlara yer verilmesi uygun mudur? Dijital ortamdaki siyasi reklamların finansmanına dair şeffaflık nasıl sağlanabilir?

Türkiye’nin sibergüvenlik stratejisi nedir? Bu alanda kamu kurumları kendi arasında ve finans, enerji, ulaştırma gibi kritik altyapıları işleten özel sektör kuruluşları arasında nasıl koordinasyon sağlanabilir? Yapay zekanın gelişimi ile ortaya çıkan sibergüvenlik tehditlerine nasıl hazırlanılabilir?

· Vergi politikaları: Dijitalleşme sonucu vergi toplamada, ülkelerin kullandığı fiziksel faaliyet esası anlamsız hale gelmeye başladı. Zira dijital ekonomide şirketlerin esas varlığı fiziksel varlıklar değil, toplanan veri. Örnek olarak, Facebook Türkiye’deki kullanıcılardan topladığı veriyi kullanarak geliştirdiği hedefleme sistemi ile yayınladığı reklamlardan elde ettiği gelirin vergisini Türkiye’de ödemiyor. Bu nedenle, muhtelif alanlardaki küresel dijital şirketler için Fransa’da ciro üzerinden %3 vergi koydu. Bu hafta OECD’nin G20 ülkeleri için yayınladığı önerilerde ise ciro üzerinden vergi yerine, kar tanımının daha iyi yapılmasında dair esaslar yer alıyor. Türkiye’de ciro üzerinden %7,5 dijital hizmet vergisi de yasalaşmak üzere. Ancak verginin nüansları ve uluslararası sisteme uyumu üzerine kapsamlı bir tartışma gerekiyor. Tartışılacak bazı noktaları geçen yazımda ele almıştım.

E-devlet ve kamu teknolojileri: E-devlet Türkiye’nin iddialı olduğu alanlardan. E-devlet üzerinden görülebilen işlerin çeşitlerine ve hızına birçok vatandaş inanamıyor. Ama bizdeki e-devlet uygulamaları kamu kurumlarının yaptığı yazılımlar ile verdikleri hizmetlerden ibaret. Bağımsız girişimcilerin kamu kurumlarının veri setlerine arayüzlerle bağlanıp uygulama geliştirmelerine izin verilmiyor. Böylece yapay zeka sistemlerinin etkinliğinin işlenen veri miktarı ile belirlendiği çağımızda, en büyük veri setlerimiz kapalı kapılar ardında kalıyor. İngiltere’nin maaş bordro hesaplama kodunu Github’a koyduğu, Dubai’nin taksi çağırma yazılımlarına tren verilerini anlık açarak toplu taşıma entegrasyonu sağladığı, Çin’de e-devlet hizmetlerinin Wechat üzerinden verildiği günümüzde, bizim de bağımsız girişimlerin kamu verisine erişimini serbest rekabet, güvenlik ve etik standartlar içinde yapacak sistemleri tartışmamız gerekiyor.


En son hazırlandığında 2015–18 dönemini kapsayan Bilgi Toplumu Stratejisi’nde yukarıdaki soruların neredeyse hiçbiri tartışılmamıştı. Sadece bu durum bile dijital teknolojilerin kamu politikaları gündeminde getirdiği değişimin hızını gösteriyor. Yeni Bilgi Toplumu Stratejimiz hazırlanmadı. Dijitalleşmeyi desteklemenin yeni girişimlere hibe vermekten ibaret kaldığı dönemin sonuna geldik. Bundan sonra ne kadar iyi regülasyonlarımız olursa dijital dönüşümde o kadar başarılı olacağız. Regülasyon yapmak ise para dağıtmaya benzemiyor. Bir yanda dönüşüme liderlik eden, dönüşüme yeni hazırlanan ve hiçbir zaman hazırlanamayacak olan tarafların menfaatlerini, bürokrasinin doğal kaygılarını ve global trendleri dengeleyen, bilgiye dayalı tartışmalar gerektiriyor.